Birol Güven’in yapımcılığını ve senaristliğini üstlendiği FOX’taki Arka Sıradakiler dizisinin ilk bölümlerini kıyasıya eleştirmiştim. Lise çağındaki çocuklara kötü örnek oluşturduğunu ve “ıslah” süresi uzadıkça, asıl mesajın gölgede kalacağını söylemiştim. Neyse ki müdürün aracını bombalamaya kalkan, okuldan bilgisayar çalan öğrenciler yavaş yavaş “yola gelmeye” başladı. Dizinin son bölümünde okul önlerini mesken tutan uyuşturucu çeteleriyle savaş konu edildi. “Çocuklar Duymasın”ın yaratıcısı Birol Güven bu kez adeta “Çocuklar Duysun” diye haykırıyordu. Uyuşturucu çetelerinin ağına düştükten sonra yaşamını yitiren genç Kaan’ın sıra arkadaşları hem isyan ettiler hem de onu yeterince koruyup kollayamadıkları için pişmanlık duydular. Okuldaki tüm olumsuzluklarla tek başına mücadele eden “Çağdaş Mahmut Hoca” Kemal Öğretmen de bu mağlubiyet sonrası hırsından ağladı. Ancak okul yönetimi, polis ve öğrenciler uyuşturucuya karşı aynı cephede saf tutunca, çözüm de kendiliğinden ortaya çıktı. Dizideki önemli mesaj ise uyuşturucu ile mücadelede en büyük engelin “aile kibri” olduğuydu. Doğal refleks olarak hiçbir anne-baba, çocuğunun uyuşturucu kullanacağına ihtimal vermez. Bunu kendi evladına asla yakıştıramaz. “Benim çocuğum böyle kötü şey yapmaz” saplantısı ise hem teşhisi hem de tedaviyi güçleştiren en büyük etkendir. Dizi, öncelikle bu “aile kibrinin” kırılması gerektiğini anlattı. Ve pek çok kişinin bilmediği bir kanun maddesi de hatırlatıldı. Türk Ceza Kanunu’nun 192. maddesinin 4. fıkrasına göre hakkında kanuni işlem yapılmadan önce kendi rızasıyla tedavi görmeyi kabul eden uyuşturucu bağımlıları için yasal işlem yapılmıyor. Pek çok gencin ve ailesinin “hapse düşme korkusuyla” tedaviden kaçtığı ülkemizde, az bilinen bu gerçeği ısrarla vurgulamakta büyük fayda var. Arka Sıradakiler her ne kadar fazla didaktik bir üslup benimsemiş olsa da çok önemli bir misyon üstlendi. Uyuşturucu ile mücadeleye büyük önem veren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, diziye emek veren herkesi yürekten kutluyorum.