“ - Para Verecekler tabii, elleri mahkum… Onlarda çok var, bizde hiç yok!
- Çok sıkılıyorum! Hiçbir şeyden hiç zevk almıyorum.
- Kimse beni anlamıyor…
- Bana kimse karışamaz… Hiç kimse!
- Herkesten ve herşeyden nefret ediyorum…
- Şu ana kadar çok eleman dövdüm. Hiç pişman değilim!
- Hiçbirşey beni mutlu etmiyor.
- Çok mutsuzum, çok mutsuzum…
- B.k herifler… Hiçbirşeyden anlamıyorlar.
- Sürekli kavga ediyorum.
- Hiç pişman değilim.
- Herkes beni dışlıyor.
- Ya bu düzene uyarsın ya da çekip gidersin.” (1)
“Geleceğe dair planları yok…
Şiddet görmüşler, şiddet uygululuyorlar…
Okulda yapacak başka işleri olmadığı için geliyorlar…
Akşam onları bekleyen mutlu bir yuvaları yok…
Paraları zaten hiç olmamış….
Hayatın onlara adil davrandığına inanmıyorlar…
Öğretmenlerinin umudu yok…
Ailelerinin umudu yok…
Toplumun umudu yok…”(6)
Bildiğiniz üzere televizyon kanallarımızda bir dizi enflasyonu var. Sürekli yeni diziler başlıyor, izlenmeyenler hızla, fazla şans verilmeden yayından kaldırılıyor. İzlenenler gündeme oturuyor, herşeyden çok önem kazanıyor, en mühim konulardan daha çok konuşuluyor. Dizilerde ne olup bitiyor, insanlar neler izliyor, neler konuşuyor takip etmek istesek, özel bir çaba harcamak zorundayız. Şu anda yayında tam olarak kaç dizi var, bu rakamı doğru olarak bize kim söyler emin değilim. Yalnız güz yayını başlarken, altmış civarında dizi başlayacağını duymuştum. Bu kadar dizi içinde olur da dikkatinizi çekmez ya da siz halihazırda bir “dizi-izlemez” olabilirsiniz diye, bir diziye dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü bu dizi, öyle eğlence olsun, millet eğlensin gülsün diye ya da gerçekçilikten uzak aşk, mafya, töre hikayeleri izlesin, hayattan kopsun diye çekilmiş bir dizi değil. Aksine, insanı tam da Türkiye gerçeği ile yüzleştiren, gençlerin sorunlarını, çıkmazlarını yakın plana alan bir dizi. Yazının başındaki alıntılar da bu dizinin tanıtımına ait.
Dizinin ismi “Arka Sıradakiler”. Fox Tv’de Pazar günleri 19:45 de yayınlanıyor. Yapımcısı Birol Güven, yönetmeni ünlü komedyen Hamdi Alkan. Dizi bir lisede geçiyor. Lisedeki öğrencilerin her biri değişik sorunlarla boğuşmakta. Sorunlar arasında, aile içi geçimsizlik ve aile içi taciz, çete kavgaları, şiddet, uyuşturucu, haraç, uyumsuzluk, dışlanma, yalnızlık sayılabilir. Öğretmenler,aileler alabildiğine umutsuz, umursamaz ya da sorunlardan bihaber… Öğrenciler mutsuz, bir gelecekleri olduğuna inanmıyorlar, hırçınlar ya da içlerine kapanmışlar. Her türlü değerden uzaklaşmış ya da uzaklaşma eğilimdeler. İşte böyle bir liseye atanan idealist bir öğretmen birşeyler yapmaya çalışıyor. Öğrencilerine ulaşmaya, onları tanımaya, onlara yardım etmeye çalışıyor. Bir tanıtım yazısında dizi şu kelimelerle özetlenmiş: “Yıllardır üniversiteye bir tek öğrenci bile gönderememiş unutulmuş bir lise… Okul müdürü, okulu kapatmanın derdinde… Ve bir gün terkedilmiş bu okula tayin olan idealist bir öğretmen… Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.” (4) Çekimleri Kağıthane Lisesi’nde yapılan dizinin başrolünde Devlet Tiyatrosu sanatçısı Bülent Emin Yarar bulunurken, ona genç oyuncular; Gözde Mukavelat, Tuğçe Özbaykal, Bülent Çetinarslan, Sevda Dalgıç ve Merve Erdoğan eşlik ediyor. (3)
İdealist bir öğretmenin, öğrencilerinin hayatını değiştirmeye çalışması, elbette bir çok insanın aklına, unutulmaz film “Ölü Ozanlar Derneği” ’ni getirir. Tabii ki orada işlenen sorunlarla, bu dizideki sorunlar birebir örtüşmüyor. Daha doğrusu dizideki sorunlar, filmdeki sorunlara göre daha fazla. “Ölü Ozanlar Derneği” filmindeki idealist, sıradışı öğretmen John Keating (Robin Williams ), öğrencilerini sorgulamaları ve muhakeme yapmaları, kendi kararlarını kendileri vermeleri, kendilerine güvenmeleri yönünde eğitmeye çalışıyordu. Onlara özgün düşünmeyi öğretmeye çalışıyordu. Önceden konulmuş kurallara uyan, söyleneni yapan robotlar olmalarındansa, düşünen, sorgulayan, karşısındaki ile fikirlerini tartışan bireylere dönüştürmeye çalışıyordu. Tabii ki, bu dizinin arka planında da, özünde de böyle mesajlar olacaktır. Bazen en öncelikli meselesi bu olacaktır. Ama şu anda, Bülent Emin Yarar’ın canlandırdığı dizinin kahramanı Kemal Hoca, psikolojik arka plana eğilmeden önce, çocuklardan bağımsız gelişen bazı sorunlarla boğuşmak zorunda: Çocukları satıcı ve kullanıcı olarak kıskacına almaya çalışan uyuşturucu satıcıları, tacizciler, sokak çeteleri, gaspçılar, haraç kesenler gibi… Tabii ki ilgisiz, umursamaz ya da şiddet uygulayan öğretmenler ya da ebeveynler gibi… Bunlarla beraber çocukların psikojilerini de düzeltmeye çalışacak Kemal Hoca.
Dizinin tanıtımında “Bir öğretmen kaç hayatı değiştirebilir?”(2) deniyor. Oldukça etkileyici bir soru. Tüm öğretmenlerimizin bu soruyu kendilerine sormalarını, kimlerin hayatını ne şekilde etkiledikleri üzerine düşünmelerini dilerim. Sanırım şundan emin olabiliriz: Her öğretmen öğrencilerinin hayatını etkiler, ama olumlu ama olumsuz yönde. Eğer ki üzerindeki sorumluluğu farkında olmayan, işini yük olarak gören, umursamaz, sevgi ve ilgi göstermekten aciz, hatta şiddet uygulayan bir öğretmenle karşı karşıya isek, bu öğretmenin öğrencilerinin hayatlarında çok çok kötü etkiler bırakacağından zerre kadar şüphe etmeyiz İş öğrencilerin hayatlarında olumlu yönde değişiklikler yaratabilmekte. Bu da kolay birşey değil. Ama imkansız da değil. İlk bölümlerden gördüğümüz kadarı ile Kemal Hoca, tüm öğrencilerinin hayatlarını olumlu yönde etkilemeye çalışıyor, her birinin sorununu anlamaya çalışıyor. Böyle öğretmenlerin gerçekten var olduğuna inanmak istiyor insan.
Dizinin yönetmeni Hamdi Alkan, Milliyet Gazetesi’nin Televizyon ekinde yapılan röportajda projenin ortaya çıkışını şöyle anlatmış: “Daha önce ‘Reyting Hamdi’ ve ‘En İyi Arkadaşım’ dizilerinde yönetmenlik yaptım ama ilk kez bir drama yönetiyorum. “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” sinema filminden sonra bizim üzerimizde bir misyon oluşmaya başladı, daha çok sosyal sorumluluk ele almaya başladım. Filmin çekimlerinde H koğuşunu ziyaret etmiştim. Orada 12-17 yaş arası suçlu çocukları gördüm. Onları görünce çok etkilendim. Biz de sorunları olan gençlik hikayesi çekelim, onlara ışık tutalım istedik ve iş böyle başladı.” (5) Haberin sahibi Bayram Kaygusuz’un “Dizide gerçek hayattan alıntılar var mı?” sorusunu ise Hamdi Alkan “Milli Eğitim’in çıkardığı “Şiddeti Önleme ve Eylem Planı” adlı bir kitap var, bu kitap bize çok önderlik yaptı. Bu kitapta 85 madde var. Neden şiddet var, nasıl çıkıyor ve nasıl önlenebilir? Oradan baktığınızda karakterler kendiliğinden oluşuyor.” diye cevaplıyor. Röportajda ayrıca, Milli Eğitim Müdürü Ata Özer Bey’in kaynak kitaplar verdiğini de söylüyor Hamdi Alkan.(5) Kısacası, anlıyoruz ki karakterler de, olaylar da gerçek hayatın içinden. Bir çok gençlik dizisine gore, bu dizi çok daha gerçekçi olacağa benzer. Dizinin ilk üç bölümde bu yönde işaretler vardı. Umariz bizlere hayal kırıklığı yaşatmaz. Dizide emeği geçen herkese, Türkiye’nin acı gerçeklerini televizyon ekranına taşıdıkları için teşekkür ederiz.
Lafin kisası, bu dizi dikkate değer. Hem gençlerin hem de anne-babaların izlemesinde fayda var. İzlenmiyor diye yayından kalkarsa, sosyal sorumluluk hissederek bu işe girişenler yarı yolda bırakılmış olacak ki çok yazık olacak. Böyle diziler desteklenmezse, televizyon kanalları, sade suya çorba, çerezlik dizileleri yayınlamaya devam edecekler tabii ki. Gençlerimizin yaşadıkları sorunlar, acı gerçekler televizyon ekranlarına yansımamış olacak ama gerçek hayatta kötüleşerek büyümeye devam edecek!
“Eşit Değildiler
Ezildiler
Hiç seçenekleri yoktu…
Gençlikle yüzleşmeye hazır mısınız? (2)”
Peki siz, zihinsel ve ruhsal konforunuzu kaçırmak uğruna, gençlikle yüzleşmeye hazır mısınız? Bugün pek hazır değil iseniz, ileride bir gün, hiç hazır olmadığınız bir anda, yüzleşmek zorunda kalabilirsiniz.